<<İfk Kıssası>> zaman, mekân, şahıslar, kronoloji ve olayın kurgusu ile alâkalı olarak çok ciddî problemleri ihtivâ eden tutarsız bir hikâyedir. Bu hikâyenin gerçek olması mümkün değildir. Böyle bir çarpık kıssanın, Kur’an-ı Kerim’e <<sebeb-i nuzûl>> adı altında eklenmesinin mâkûl ve meşrû bir îzâhı yoktur.
<<Sebebi nuzûl>> demek, inen âyeti tamamen şahıslara tahsis etmek, uzun uzun kıssalar ve uydurma hikâyelerle Kur’an-ı Kerim’i bir masal kitabına dönüştürmek demek değildir. Âyetin <<Sebebi nüzu- lü>> nü anlatmak, âyetin maksadını anlamayı kolaylaştırır.
Oysa, Âişe’nin <<El İfk>> kıssasında anlatılanlar, âyetin mânâsının üzerini örtmekten başka bir işe yaramıyor. Evrensel değer hükümleri ve küllî kâideler ifâde eden âyetlere, uzun uzun tutarsız ve çelişkili hikâyeler, hayâlî olaylar ve masallar ilâve ederek kişilere tahsis etmek, Kur’an-ı Kerim’i tahrif gayretidir. Uydurulan bu kıssa, dikkatleri dağıtıp, Kur’an-ı Kerim’in anlaşılmasına engel olmayı amaçlamaktadır. Üstelik bu kıssa, muhtevâsında birçok hezeyânları da barındırmaktadır.
Böylece, senedi ve metni ağır kusurlarla dolu, kronoloji ve hakîkâtlere aykırı bu uydurma hikâye yüzünden Nûr Sûresindeki âyetler tamamen Âişe’ye tahsis edilip bloke edilmiştir.! Kur’an âyetleri,fırkacılığa kurbân edilerek Müslümanların güncel hayâtından çıkarılmış, mitolojik bir hüviyete büründürülmüştür.
Bu çalışma, asırlardır sorgulanmayan ve düşünülmeden kabûl edilen yanlışları tashih için muharrik husûsiyyeti taşımaktadır.
Bu araştırmamızda, ilk asırların siyâsî tortusu olarak önümüze çıkan <<El İfk>> kıssasını sened, metin, kronolojik sıra ve mantık yönünden incelemeye tâbî tuttuk. Bu kıssanın görü- nen ve görünmeyen îmâlât sebeblerini ortaya koyduk. Bu araştırmamızın, asırlardır İslâm Ümmeti’nin zihinlerine vurulmuş prangayı açacak anahtar olması dileği ile...